24 Aralık 2011 Cumartesi

sağır

kimi zaman şuna inanıyorum:
birlikte yaşayamayacağız, boyun eğip rahatça uzanıvereceğiz yan yana, ölmek için.. ama ne olacaksa, senin yanında olacak..


R.


3 Aralık 2011 Cumartesi

11 ay

"su uyur zaman uyumaz.
sen beklesen de o akar..."

ufacıkken daha
büyüdüğüm de ne yapacağımı düşündüğümde
"büyüdüğüm zaman
insanlara yaşamayı öğreteceğim" derdim.

"seçimler yapmayı
doğruyu bulmayı
denemeyi
seçimlerin de cesaretli olmayı
hata yapmayı
öğrenmeyi
düşünmeyi ve hayal etmeyi" ispatlayacağım derdim.

insanların arkamdan
"vay be aslın da her şeyi ilk baştan o biliyormuş "
diye konuşacaklarını sanırdım

ama şimdi sorsalar;
" peh!
anlamaz ki ne anlar,öküz."

daha büyümeden delirttiniz beni !

şimdi ellerim açık, bekliyorum
şu her şeye ilaç olan, zaman
bana da bi kaç taktik verir mi diye

tik-tak tik-tak tik-tak


neyse su akar yolunu bulur
ama su uyur zaman uyumaz!


p.s.:
sana 1 ay
bana 1 ay
yetmez gülüm 11 ay!

1 Aralık 2011 Perşembe

çünkü

Düşünen bir adamı düşünüyorum.
Düşündüğümü bildiğim için ben varım.
Düşündüğünü bildiğim için,düşlediğim adamın da varolduğunu biliyorum.
Böylece o da benim kadar gerçek oluyor.
Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor:
Düşündüğünü düşündüğüm adamın beni düşlediğini düşünüyorum.
Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor.
O gerçek,bense bir düş...

22 Kasım 2011 Salı

herkese olur bu



Hani vardır ya, söylemek istersin, konuşmak istersin ama ya imkansızdır

ya da mümkün olsun istemezsin...

Sadece istersin ama gerçekleştirmezsin...

Susmayı tercih edip,

bir yandan haykırmak istediğin anlar vardır,

vardır ya hani...


Ondan işte...


R.

yolcu denmez her gidene



Ve aslı olmayan bir şeye,
Beni bunca yıl inandırdı diye,
Dargın öleceğim Fuzuli'ye
Aşk yoksun sen,
Seni biz uydurduk,
Saatleri unuttuk, aklımızca zamanı durdurduk.






R.

8 Ekim 2011 Cumartesi

AZ

diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?

haklısın.

belki de çok az..

o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum...

az...

sen de fark ettin mi? az dediğin, küçük bir kelime. sadece A ve Z.

sadece iki harf.

ama aralarında koca bir alfabe var.

o alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var.

sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.
biri başlangıç, diğeri son.
ama sanki birbirleri için yaratılmışlar.
yan yana gelip de birlikte okunmak için.
aralarındaki her harf teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.

senin ve benim gibi...


R.

21 Eylül 2011 Çarşamba

seni öldürürüm

Eğer benden bir şey saklarsan, seni öldürürüm .

Gerçeği çarpıtırsan ya da gerçeği çarpıttığını düşünürsem, seni öldürürüm.

Bir şey unutursan, seni öldürürüm.

Doğrusu hayatta kalmak için çabalamalısın, Nick.

Söylediğim her şeyi anladın mı?

Çünkü anlamadıysan, seni öldürürüm.


R.

20 Eylül 2011 Salı

ağaçlara takılıp, ormanı gözden yitirme..

yolun ucunun nereye varacağını düşünmek,


beyhude bir çabadan ibarettir.


sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.



gerisi zaten kendiliğinden gelir...






R.

11 Eylül 2011 Pazar

ne kadar, o kader

alıştırma varlığına bu kadar
yokluğunun, yokluğum olma ihtimali var...




R.

su çekildi




Yalnızlık insanın seyyar Hira'sı...
Nereye gitse tefekkür için bahşedilmiş bir nimettir o...




R.

8 Eylül 2011 Perşembe

açık deniz gibidir

Oysa yoruldum körebe oynamaktan...
Nereye saklansam avucundayım!
Çünkü sevdikce ben seni, sen kendini tanıdın..








R.

19 Ağustos 2011 Cuma

Gazze onlar havai fişek değil kızım. Onlar bomba! İçeri gir kızım pencereden bakma...

Kızım bu saatte dışarı çıkılmaz.

Gazze onlar havai fişek değil kızım. Onlar bomba! İçeri gir kızım pencereden bakma. Gökyüzünde parlayan her şey bomba Gazze.

Misket, bombanın adı Gazze.

Bombanın adı misket.

**

Akşam erken yat Gazze olmaz mı? Üstünü açıp duruyorsun geceleri, dikkat et.
Ama ölme Gazze lütfen.

Gazze ölme…

Ölme kızım.


R.

11 Ağustos 2011 Perşembe

aklın yenilgisine rubai

Ben sana çok dualar yolladım
Gücümce hamd ve senalar yolladım
Sen bana akıl-fikir vermiştin
Suç benim Rabb'im ,Ben çuvalladım....

*


Ben sana çok dualar yolladım
Gücümce hamd ve senalar yolladım
Sen bana akıl-fikir vermiştin
Suç benim Rabb'im ,Ben çuvalladım....

R.

tanrı konuşmak için sizin susmanızı bekliyor..

Vıdı vıdı vıdı vıdı..
Bunca sözü nereden buluyorsunuz?
ne kadar çok şey istiyorsunuz
ne kadar çok şey biliyorsunuz
mezar taşlarından, kitabelerden çok
Ayıp, ayıp!
Tanrı konuşmak için
sizin susmanızı bekliyor.


R.



fazla iyilik dokunuyor

" bir şeyi uzun süre bekledikten sonra umutsuzluğa kapılıp hiç içine sinmeyen başka bir şeye razı olduğun anda o beklediğin şey çıkageliyorsa ve onu mecburen hiç hak etmediği bir yere koymak zorunda kalıyorsan tetris oynuyorsun demektir."



R.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

the color of paRadise

-Kimse beni sevmiyor! Ninem bile! Kör olduğum için herkes benden kaçıyor. Eğer görebilseydim... Diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim. Ama dünyanın tâ öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım. Öğretmenimiz, Allah'ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor ama, Ben de diyorum ki, Madem öyle, bizi kör yaratmazdı... Ki böylece O'nu görebilelim. Öğretmenimiz dedi ki,"Allah görünmezdir." "O her yerdedir. O'nu hissedebilirsin." "O'nu parmağının uçlarını kullanarak görebilirsin." Allah'ı bulana kadar ellerimle her yere dokunacağım... Ve bulduğumda da, kalbimin bütün sırları dahil, herşeyi anlatacağım." -

R.

9 Ağustos 2011 Salı

kısaltma' dır evet ömürden..

İnsanlar;
Susanı korkak,
Görmezden geleni aptal,
Affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar.

Unutuyorlar ki;
Ben istediğim kadar, hayatımdalar"
göz yumduğum kadar, dürüst"
ve
sustuğum kadar, insanlar...


R.

lyubliyana sokaklarında



çık gel de özlemeyi özlet bana...








R.

hava -5 derece

En derini dünyanın kendi uçurumum
Başım dönüyor içimin derinliğinden
Bigün kaldırıp kendimi fırlatacağım
Kendimi kendi içime atacağım.



R.

var mı yetecek umudun?






b e k l e m e k , u z u u u u n b i r y o l . . .






R.

7 Ağustos 2011 Pazar

bir dua

Allah'ım! dürüst ama kalbi olmayan doğru insanlardan sana sığınırım..
(Allah'ım! beni onların kalpsiz dürüstlüğünden koru..)


R.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

ben olmasam yine bu kadar mavi olur muydu?

gönlüm dilime dargın,dilim gönlüme....


gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime...


dilim anlatamayacağı şeyleri düşünüğü için kızıyor gönlüme...


R.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

ya tahammül ya sefer

bu kitapları kimler yazmıştı, kimler ciltlemişti?
nasıl, nereden, ne zaman buraya gelmişler, bu dolaba girmişlerdi?
niçin bu kadaar yalnız kalmışlardı.
ve ne kadar çoktular.
..
birden dolabın kilidini kırmak, kapaklarını açmak, kitapların tümünü dışarı çıkarıp
o gün ışığı altına yatırmak ve.... güldü sonra.
'kitaplardan çok insanlarla düşüp kalkmaya ihtiyacım var' diye düşündü.
bu kadar hüzün yeter..


R.

2 Ağustos 2011 Salı

özgürlüğe kaçışım/ zindandan notlar II.

hayat tehlikeli bir şeydir. güvensizlik yaşamanın bedelidir.
sadece ölenler ile asla doğmayacak olanlar mutlak anlamda güvendedirler..

hakikî aşk sadece asil bir kalpte yerleşmeyi seçer.
bencil kalpler sevemez..

R.

özgürlüğe kaçışım/ zindandan notlar I.

aşırı okuma bizi daha zeki kılmaz. bazı insanlar kitapları basitçe 'yutarlar'. onlar bunu yaparken 'sindirmek', okunanı işlemek, hazmetmek ve anlamak için gerekli olan zorunlu düşünce fasıllarına riayet etmezler. bu tür insanlar konuşurken, hegel, heidegger ve marx'tan bazı parçalar ham olarak işlenmemiş halde çıkar. bir arının poleni bala dönüştürmesinin 'dahilî ' çalışma ve zaman gerektirmesi gibi okuma da şahsi bir katkı gerektirir.


R.

31 Temmuz 2011 Pazar

sessiz tadlardan..

efkâr, fikir kelimesinin çoğulu..
içinde hüzün olsa da hüzün kelimesinin eş anlamlısı değil.
çok düşünceli, dalıp gitmiş insanlara efkârlı deriz.
her fikre saygı duymak zorunda değiliz; ama her efkârlı insana saygı duymak zorundayız..




R.

yeni bir ülke III. ®

.ayağı kayan bir çocuk
kadar şaşkınım, bilemedim
düz yolda yürümenin imlâsını
kanayan dizlerime bakıp da
ağlamayı öğrenemediğim gibi
..
büyülendim ama büyüyemedim
aklım ermedi aynalara ve suya
yüzümü gösterip kalbimi neden
sakladıklarını öğrenemedim
şaşkınım, cahilim ben bu dünyada..





R.

le petit prince



- günaydın, dedi küçük prens.
- günaydın, dedi tacir.
susuzluğa birebir hap satan biriydi bu.
bu haplardan bir tane içince tüm hafta boyunca susamıyordunuz.
- bu hapları niçin satıyorsunuz?
- zamandan tasarruf sağlamak için, dedi tacir. yetkililer bunun insana haftada elli üç dakika kazandırdığını söylüyor.
- kazandığımız elli üç dakikada ne yapacağız?
- ne istersen..
- elli üç dakikam olsa, yavaşça su kaynağına yürür, keyfimce su içerdim, dedi küçük prens..


R.





yeni bir ülke II. ®


muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi.
bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu..
biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu..


Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilm...esi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?

kaybedilen en kıymetli eşyanın,servetin,
her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor.
yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor
ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor..



R.

yeni bir ülke I. ®



içini çekiyor kahveci, sigarasını hırsla küllüğe bastırıyor.
kalkıyor son cümlelerini söylüyor.
-kız bu hıyara aşık olmuş. bütün hikaye bu. ama aşk dediğin nedir ki?
postacı:
-nedir?
kahveci gülümsüyor, hafifçe eğilerek
-muhabbet iki başlı olacak arkadaş. tek taraflı oldumu sakat.kara sevdaya girer.
-çaresi?
hikmetli bir söz söylüyor kahveci;
-ya tahammül, ya sefer!..


R.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

"Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.











-Senegalliler dahil değil

Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

-Yoksa seni rahatsız mı ettim?

Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

-Freud diye bir şey yoktur.

Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.














-Haydi iç de çay koyayım."

(ah muhsin ü. ah)

^..ama bak dünya kurtulmamış hala, yine olmamış..^



R.

5 Temmuz 2011 Salı

dışarıdan göstermeden..

kalbin kendi, aklı vardır,

aklın almadığı...





R.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

tutunamayanlar II

hiç acımadı, olric. şimdi ölürüm, niye ateş ediyorlar hala? yüzümü dağıtmasınlar olric, dağıtmasınlar. bu kan, ruhumu da çekiştiriyor dışarı çıkarken. beni sakın bırakma. sırtım nasılda ısındı. hayat şimdi nasılda başkalaştı. bana şimdiden sonra ne derler? ben kendimi bağışlıyorum olric. intikam mı alıyorlar olric? neden vuruyorlar beni hala? gazeteci öldü mü? pişman olayım mı? ben çocukken babam bir kere başımı okşamıştı. olric, ben en çok neyi sevdim?! aklıma gelmiyor. birazdan bir ışık görecek miyim? birazdan bir ışık beni içine alabilecek mi? bitti mi herşey? cenet bizi böyle görmesin. cennet var mı, olric? yüzüme niye ateş ettiler olric? yüz ilahi birşey olric. niye ateş ettiler? bir nefes daha... olric... bir nefes... olric...




R.

tutunamayanlar I

İnsanlar hep bir parçamı çalıyor olric.. Okadar sessizim ki beni bir tek sen duyarsın bilirim! Okadar sessizim ki ... Konuşamıyorum, konuşursam ....
Kimin ellerine versem yüreğimi... Kimin ellerine bıraksam içimi; eziliyorum.. Eziliyorum.. Eziliyorum! Beni anlamaya çalışsınlar istiyorum... Kendimle çekişkiye düşüyorum ...utanmadan.. "ONLAR KENDİLERİNİ DAHİ ANLAMAZLAR"DI dimi olric?
Onlar hiç anlamazdı! Bir su damlası olup düş sen avuçlarıma.. düş! ama geçme benden... geçip gitme.. Ben buradayım! bak tam burada.. Zaman hain olric... Zaman zehrini bir de bizim içimize akıtıyor! Özlemlerin en derinini hissediyorum "sen yokken".. Ama sen de buradasın hep dimi...
Ben en olmadığımı düşündüğün anda, kalbim dursa bile seninleyim.
Bir hediyesin bana verilen ve birileri tarafından gönderilen hediyeyim.

Efendimiz..Biz birbirimizi anlayalım yeter.
Onlardan bizi anlamalarını bekleyemeyiz.....
Onlar.. Dediğiniz gibi kendilerini anladılar mı ki?
Efendimiz...
Bu günlerde ne soğuk ülkemizden ne de birbirimizden, bazen gidenlerden bahsedip ağlaşamıyoruz..
Ama kalbinizi o kadar yakından hissediyorum ki.Düşünce demiştiniz..
Beni düşüncelerim yüzünden bırakmazsın değil mi?...
Asla...
Ben sizin varlığınızı yokluğunuzda, sesinizi duyamadığımda, yüzünüzü göremediğimde, elinizi tutamadığımda, sözlerinizi duymadığımda hissediyorsam, o dediğiniz düşünceler, zıtlıklar bizi sadece birbirimize yaklaştıran bir etken olur.Hem bizim tutunanlara ait özelliklerimiz yok ki...
Zıtlıklar, tutunanların hayatının bir parçasıyken ben bir zıtlık sen oluyorum ve sen bir zıtlık ben..
Efendimiz. Sizi o kadar seviyorum ki hakkınızda söylenen her olumsuz düşünce beni biraz daha size bağlıyor.
Siz... Bir lütûfsunuz bana...Öyle kalın. Güzel'ce...
Zıtlıklardı buluşmamızı sağlayan olric...Seviliyorsun!



R.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

kaçıncı mevsim?

...başkalarının mutlu görünümü,
insanı kendi mutlu olma imkanını,
kabiliyetini görmekten alıkoymamalı.
Filmler, resimler birer hayaldir.
Başka insanların dış görünümleri de bizi aldatmasın.
İnsan kendi mutlu olabilme imkanını görebilmeli.
Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil,
kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir.
Ve önemli olan yaşanılan ''an''dır.
Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile
anlamlı hale getirmek mutluluğun ta kendisidir.
...


R.

29 Haziran 2011 Çarşamba

anlaşılmaz işler bunlar birtanem




bir insanı neden sevdiğini bilmiyorsan,


onu gerçekten seviyorsun demektir.








R.

denk ilem


belki de şair olurum, seni de aldırırım yanıma!..




R.

27 Haziran 2011 Pazartesi

vade




'-özledim,
gelme
ama arada uğra, bir kere görün...
'


R.

koşayım filmlerin adı bu olsun



son insan yürüyor,
tut elimden kaçalım
kaçalım kaçalım..
bizi kimseler görmesin,
arayanlar bulmasın,
tren duvarları sarsmasın,
yürek bu kadar hızlı çarpmasın,
kan böylesine hızlı akmasın,
aşkın kulakları sağır
sesi boğuk olmasın..



R.

25 Haziran 2011 Cumartesi

başım dönüyor




muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti.
bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu..
biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu..



R.

23 Haziran 2011 Perşembe

umma olric..



Ne umuyorduk ki olric?
öptüğümüz kurbağa prens çıktı diye hayatımız peri masalına mı dönüşecekti?



Umma olric, yasak düşler kurma...






R.

22 Haziran 2011 Çarşamba

ey aşk yaptığını beğendin mi?



Allah biliyor ya
benim şaşkınlığım sizinkine benzemez
hayrete düşürür beni umursamadığınız şeyler
mesela ırmağa binen balık
güneşi sırtında taşıyan dağ
ve peribacaları, avurtları çökmüş kayalar
ve sarışın semazenler, ayçiçekleri
hayrete düşürür beni.

merakım da sizinkine benzemez
şöyle seslenirim bazen:
yağmurkuşu bana bir şeyler söyle
deli ırmak ne fısıldar denize.

savaşım da benzemez savaşınıza
yalın kalem
dayanırım kelam kapılarına
ya simmurga ya morga, farketmez.

ve korkum, o da sizinkine benzemez
saflar sıklaştıkça korkarım
anlaşılmaktan korkarım, düşlerimden korkarım
üstelik kırmızı ışıkta cam silen çocukları
şoförlerden sakınmak zorundayım.


R.

gerçekte ne var?!




Bir gün onu bulmaya karar verdim, sonra vazgeçtim. Bilmemek daha iyi, hayal kuruyorum. Kimi istersem o oluyor. Belki o da benim gibi yalnızlığı seviyor.



R.

susamıyorum, içimde depremler var, susuyorum.



Ey Tanrım,

Ey Tanrım, çok fazla şey istiyorum,

her şeyi istiyorum!

Her çıkardığım seste bir şeyler istediğimi duyuyorum.

Ne kadarına gereksinmem var bilemiyorum.

Ey Tanrım, şimdi kendimi dua ederken duyabilmek için susuyorum.





R.

tüm yemişlerin böğürtlenlerle aynı zamanda olgunlaştığını düşünenler, üzümlere dair hiç birşey bilmiyor demektir...



Maya - Sana özel bir soru sorabilir miyim?
Miles - Tabi ki.
Maya - Neden Pinot'yu bu kadar seviyorsun? Parçan olmuş artık.
Miles - Bilmiyorum, bilmiyorum... Bildiğin gibi yetişmesi zor bir üzüm. İnce bir derisi var ve olgunlaşması uzun sürmüyor. Her yerde de yetişmez. Yetiştirmek özen ister ve yalnızca dünyanın belli yerlerinde yetişir. Sadece en tutkulu bahçıvanlar onu yetiştirebilir. Pinot'nun yapısını anlamak için zaman harcamak gerekir. Aroması ise dünyadaki en kalıcı, lezzetli aromalardan biridir. Cabiren de lezzetli olsa da bana prozac gibi geliyor nedense. Karşılaştırıyorum... Ya sen?
Maya - Bana ne olmuş?
Miles - Bilmiyorum, neden şarapla ilgileniyorsun?
Maya - Sanırım eski kocam sayesinde ilgilenmeye başladım. O bir satıcıydı. Sonra bir şey keşfettim. Ne kadar çok şarap içersem, bana düşündürttükleri o kadar fazla hoşuma gidiyor.
Miles - Ne gibi?
Maya - Ne kadar sahtekar olduğu gibi. Şarabın hayatı üzerine düşünmeyi seviyorum. Canlı olduğunu... Üzümler büyürken neler olduğunu düşünmeyi seviyorum. Güneşin nasıl parladığını... Yağmur yağıp yağmadığını... Üzümlere dokunan, toplayan insanları düşünmeyi seviyorum, eski bir şarapsa kaçının ölmüş olabileceğini. Şarabın sürekli hareket halinde olması hoşuma gidiyor. Bugün açtığımda aldığım tat, başka bir günden farklı olur. Çünkü aslında şarap şişesi canlıdır. Seçime dayalı bir karmaşa ve yoğunluk içeriyor. Senin "61"in gibi. Özel zamanı bekleyebiliyor....



R.

güneş işte buradayım.



Hiç yalnız hissetmedim kendimi. Bir odada tek başıma kaldım, intiharın eşiğinde. Kendimi çok kötü hissettiğim oldu, ama hiçbir zaman birinin odaya girip kendimi daha iyi hissetmemi sağlayacağını düşünmedim. Ya da birkaç kişinin.

İbsen’den bir alıntı yapacağım: “En güçlü insanlar genellikle yalnızdır.” İnsanları bilirsin,”Hey, cuma akşamı, ne yapacağız, burada kös kös oturacak mıyız? ” Evet, kesinlikle. Çünkü yok dışarıda bir şey. Aptallık sadece. Aptal insanlarla fingirdeyen aptal insanlar. Geceye koşa koşa çıkmak gibi bir ihtiyaç içinde olmadım hiçbir zaman. Milyonlarca insan adına özür dilerim, ama ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. Kendimden hoşnutum. Bildiğim en iyi eğlence kendimim. Biraz daha şarap içelim!


R.

time 4 understanding



Beni anlamalısın
Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz,
Yaşarken anlaşılmaya mecburum.
Ben Van Gogh'un resmi değilim,
Öldükten sonra beni müzeye koyamazsın.





R.

ancak öğreterek öğrenebilirsin..



İnsan ilk önce kendisinden başka hiç kimseye güvenemeyeceğini, yalnız olduğunu, sonsuz sorumlulukların ortasında dünyada tek başına kaldığını, kendi koyduğu amaçlar dışında hiçbir amacı olamayacağını, bu dünyada kendisinin biçimlendireceği kaderden başka kaderi olamayacağını anlamadıkça, hiçbir şey isteme arzusunda değildir .






R.

20 Haziran 2011 Pazartesi

yazma sen...



+yazarım sana...
-yazma! ozaman bekliyor insan..hem buraya çok az insan geliyor..çok insan gidiyor..e kalanda bekliyor bazen çok uzun bekliyor ..hele hani mesela sanki bir yoldan birisi gelecek boş uzun bir yol devamlı ona bakıyorsun sonra kimse gelmiyor... yazma sen..
+ben seni hiç unutmuyacağım !
-........


R.

19 Haziran 2011 Pazar

Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?




Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...

-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin;
Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?


Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır?
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır?


18 Haziran 2011 Cumartesi

hayat kısa

bir uyku bölmezse anılarımı,
korkarım çıldırtır bu hayal beni..


R.


















R.

ben bir deli kızım

ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım,
siz beni ne anlarsınız siz..
...
ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara..
...
ayaklarımın altından geçiyor bir deniz
ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım
siz beni ne anlarsınız... siz...

R.